me




Insanların ne düsünecegini tahmin etmek neden yakama yapısmıs durumda? Ben kendi düsüncelerimi bile önceden tahmin etmeden yasamk isterken bir de bu çıktı basıma. Büyüyorsun artık Onur? -E bi zahmet! Umarım!

Biraz apartopar olacak böyle tasınırayak ama bugün yazmak istiyorum. Kendimden bahsedecegim bu defa sanırım bundan önce de bunu yapmıstım :)

Internetten bıkamıyorum ben. Müzikten de öyle ya da cips, kola, sinemada da durumum böyle. Umarım bir sorun degildir bu vasıflarım.. Ne o sasırdın mı, illa vasıf deyince Excel bilgisi, yabancı dil seviyesi ya da ne bileyim siir yazmak mı olmalı.. Bunlar da benim vasıflarım. Hatta birkaç tane daha bunlara ekleyebilirim ki, inanın çok vasıflıyımdır :) Düzüstünü diz üstünde kullan(a)mayanlardanım. Spor dısında hiçbir ayakabı tarzını sev(e)miyorum. Bir kız macerası yüzünden sigaraya basladım yaklasık 1 ay kadar önce, aptalca.. Sonra onu unutamadım ki bu yüzden içiyorum zaten. Bana onu hatırlatmıyorsa en çökük durumumda, hiçbir sarkı 5 saniyeden fazla listede kalmaz.. Onu aklımdan çıkarmama izin vermiyorsa da sayet, max. 4 dakika kalabiliyor maalesef playlistde, zira sarkı bittiginde karar verebiliyorum buna :) Unutmak kesinlikle istemiyorum, basit bir macera olmadıgını biliyorum, ama onu düsününce de elim kolum baglanıyor sanki dıs dünyaya bunu da istemiyorum, öyle birsey iste..

Su an shuffle'dan denk geldi Sebnem Ferah'tan Günahkar'ı dinliyorum.. Bu sarkı masum ne etliye ne sütlüye tarzında.. O halde tamamdır kalabilir listemde :) Böyle isliyor iste..

Bir de bu var.. Bazen farketmeden bir kelimeye o kadar takılabiliyorum ki.. Maillerde , textlerimde, mesajlarımda bile kullanıyorum defalarca farına varmadan... Iste, yarın, bazen, biraz ve daha birçok buna benzer saçmalık iste.. Bak yine kullandım, pöfff...

Baska neyim ben bir düsüneyim...... A-ha buldum ben gezmeyi çok seviyordum ya nasıl unuturum.. Aman elime fazla nakit geçmesin, bir de bos vakit. Bir anda seyahat acentesinde bilet alırken buluveriyorum kendimi bu ikili beni buldugunda. Finike, Fethiye, Alaçatı ve sırada her ne varsa.. Uzun ama ince mi bilmem bir yolda gidiyorum, seviyorum bunu, evet evet seviyorum.

Ve en güzelini en sona sakladım.. Ne olabilir, ne olabilir? Tabiiki de sinema! Böyle bir sanat, ugras, zaman kaybı ya da her ne olarak tanımlarsanız yok su orta yas bunalımının esigindeki dünyada beni mutlu eden baska.. Ama dogruyu söylemek gerekirse bu son ay bekledigim gibi çıkmadi hiç bir film.. Filmler artık daha kolay anlasılır olmus, klasik mevzular süslenip püslenip tekrar sunulur olmus, amaç sadece efekt yapmak olmus. Böyle filmler var bu aralar raflarda ve perdede.. 

Her neyse daha fazla isten kaytarmamalıyım.. Bir yıgın dagınıklık beni bekliyor yan odada. Beni tanıdınız az ya da çok.. Fazla absürt gelmemisimdir umarım size :)



Hatalarım çok..

Ne yeniden dogabiliyorum, ne hepten yok olabiliyorum..

tavsiye?


İtiraf

Evet itiraf ediyorum.. Içimdekileri bilsin birileri istiyorum artık.. Her duygusal sarkı kulagıma tecavüz ettiginde g.t kadar odada kilometrelerce uzağa dalmak istemiyorum bugünden sonra.. Ve aynada kendime acırcasına bakarken kirpiklerimden tasan en az benim kadar asi ve hırçın gözyaslarımın ta ki çenemden damlayısına kadar süzülüsünü izlemek istemiyorum bir kere daha.. Hatırlamak da istemiyorum artık, hayal etmek de, düsünmek de, sevmek de.. Biri bana acısın da istemiyorum nefrette beslemesin, sevmesin bile, hissetmesin hiçbir sey.. Bilsin sadece ama dogru bilsin!

Bir solukta..



Biraz güçlü olsam, bir de birkaç kisi olsam da yalnız zavallı olmasam keske..
Kıramasa kimse beni.. Beni kimse yalnız bırakamasa..
Sevmesem de kimseyi ama hiç.. Sevilmesem de komasa...


Fethiye'de Tatlı Bir Kaçamak!





Uzunca bir aradan sonra yeniden yazmaya basladım nihayet. Okullar basladı, yaz bitti biz baharı bırakmak istemezken kıs çoktan dayandı kapımıza. Ve anahtar deliginden girdi de artık yavas yavas…

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla edinilen 5 günlük bos vakti ben de sizler gibi degerlendirdim elbette. Ama bana çok uzak bir yerde, Fethiye Kabak Koyu'nda. Cennetten bir köse dediklerinde epey abartılı bulmustum ama gidip kendi gözlerimle sahit olduktan sonra tüm fikirlerimi altüst degistirmeyi basardı. Yol her ne kadar yorucu ve mesakkatli olsa da buranın dönüs yolunda siz de bıraktıgı o mutluluk-zindelik-hüzün karısımı his tüm yorgunluga degerdi, degdi de…

Öncelikle yolculuk detaylarını biraz anlatmak istiyorum.. Ben ve üniversiteden arkadasım, Ankara startlı bu yolculuk için maalesef Fethiye otobüsünde kendimize yer bulamamıstık, bu yüzden Mugla'dan aktarmalı olarak gittik. Soför Amca bize yardımcı olarak Gökova Kavsagı'nda inmemizi sagladı. Yarım saat kadar bekledikten sonra gelen Fethiye minibüsü ile Mugla maceramız baslamıs oldu. Buraya kadar her sey sorunsuz, mutlu mesut yolculugun keyfini çıkarıyorduk. Ta ki Fethiye minibüsü bizi mola yerinde unutup ( hem de tüm esyalarımız içindeyken! ) gidene dek. Her ne kadar bu yolculuk için hevesli olsak da, gerçekten sinir bozucu bir durumdu. Hele de minibüsün baglı oldugu Fethiye Koop. sirketinin çalısanlarından yardım istedigimizde aldıgımız cevap daha da üzücüydü.. Bize piskin piskin "yapılacak bir sey yok, araba Dalaman'a vardı bile.. Siz en iyisi atlayın buradan taksiye, yolda belki yakalarsınız..." derken kendimi nasıl üzerine atlamamak için tuttugumu hatırlamıyorum. Hakkımızı arayınca ne yapıp edip bizi minibüsümüze ulastırmayı basarabildiler Allah'tan. Bunun haricinde yolculugun genelinin iyi geçtigini söyleyebilirm. 

Beklenmedik bir sebepten ötürü Fethiye'de bindigimiz dolmustan Ovacık'ta inmek zorunda kaldık.. Iki seçenegimiz vardı: ya 3.5 saat bekleyip bir sonraki Kabak Koyu dolmusuna binecektik, ya da taksi ile yolumuza devam edecektik.. Biz 2. yolu daha mantıklı bulduk.. Gerçi biraz tuzluya mâl oldu ama olsun o kadarı da artık degil mi :) 40 TL cebimizden eksilse de çok sükür kamp yerimize 11 gibi vardık.. Ve böylece yolculuk sona ermis oldu (nihayet!).

Konaklama konusunda internetten epey bir arastırma yapmıstım ve iki kamp yeri arasında kararsız kalmıstım.. Kısa iki telefon görüsmesi sonucunda bizim için en uygun yer için karar vermeme yetti. Bizi kamp alanında 2 tatlı bayan ve 3 köpek ( pek tatlı olduklarını söyleyemem, Beyaz hariç :) karsıladı.. Helin Camping'in sahibi Feraye Hanım ve kızı Duygu Hanım gerçekten oldukça canayakın ve misafirperver insanlar.. Tatil boyunca bizi oldukça iyi agırladılar.. Ben hiçbir yerde bu kadar saglam bir kahvaltı yaptıgımı hatırlamıyorum. Yemekleri de Akdeniz Usûlü  ve oldukça lezizdi diyebilirim .. Ah bir de su köpekler olmasaydı tam bir cennette oldugumu düsünecektim ama... Duygu ve Feraye Hanım her ne kadar iyi niyetle köpegin benimle oynamak istedigi konusunda ısrar etseler de , Pati ( Boxer ) denen o “cici” köpek bana resmen saldırdı, hem de iki kez.. Normalde “uysal” görünen bu köpegin neden benimle bir türlü anlasamadıgını da anlayabilmis degilim, orası ayrı. Neyse ki ufak bir hareketlilikten sonra nihayet bungalovumuza yerlesebildik.. Ve tek istedigimiz havuzdan bile berrak açık mı açık mavilikteki koya kendimizi atmaktı..

Vakit kaybedilmeden mayolar giyildi, havlular alındı ve dogru sahile, Boncuk Plajı'na.. Tamamen kumsal olmasını tercih ederdim ama yine de hiç fena degildi.. Deniz harikaydı tam manasıyla, çıkmak istemiyor insan hiç.. Eminim siz de öyle hissederdiniz orda olsaydınız.. Bol bol fotograf çekmek, orayı kendi bakıs açımdan ölümsüzlestirmek istiyordum.. Bunu da tam olarak basardıgımı söyleyebilirim büyük bir mutlulukla!






2 mükemmel gün geçirdikten sonra campingten çıkısımızı yaptık ve Ölüdeniz'e gitmek üzere yola koyulduk. Benim için harika bir deneyimdi Ölüdeniz'de yüzmek… Doyumsuz zevk alıyorsunuz diyebilirim rahatlıkla. Dogrusu biraz daha Ölüdeniz’le cebellesmek isterdim ama ne yazık ki hava kosulları buna izin vermedi ;( Burada da kesfimizi bitirdikten sonra aksamüstü kent merkezine döndük, big menümüzü yedik ve dönüs yolculuguna basladık..

Genel olarak bakıldıgında her ayrıntısıyla harika bir deneyimdi benim için bu kaçamak.. Herkese mutlaka görmelerini tavsiye ediyorum.. Olur da giderseniz benden Kalamar'a(asagıdaki cici köpecik) kocaman bir öpücük lütfen!







çüüüüsss!! öhh be! myspace ve last.fm hangi mantık izlenerek kapatıldı çok merak 

ediyorum, bu konu içinde bir ulusa seslenis lütfen!




20-09




Güzel bir tarih degil mi yeni baslangıçlar için.. Yıllar sonra yinelenebilecek bir rastlantı ancak bir benzerini olusturabilir bu günün. Benim dogum günüm bugün. Yani benim için tekrarsız bir anlam tasımakta bu gün.. Özel oldugu kadar benim de özel olmasını çok istedigim bir gün bugün.. Küçükken oyuncak kamyon isterdim, bir kutu baklava isterdim, bir sürü demir para isterdim.. Bunlardı beklentilerim dogumgünümden.. Simdiyse istedigim tek sey hatırlanmak.. Ama yalnızca biri için hatırlanmak.. Anımsanmak.. Biliyorum, bu olmayacak.. Hatırlanmayacak bu gün ve bu adam ve bu duygu.. Umursanmayacak da hatta aklın bir kösesine düsüverdiginde .. Es geçilecek, ve bu gün son kez akrep yelkovanın ardına saklandıgında...


belki biri için, belki bir sey için, kim bilebilir belki de bir his için artık son yasanacak, kaçınılmaz...



Aşık olmak harika çünkü...




gerisini tüm asık olanlarla beraber getirmek istiyorum. Bakalım asık olmanın güzel yanları neler.. Ilk yorum benden!



Merak etmekten nefret ediyorum!











Eveet.. Yine ben, yine bir kampanya duydum, ve yine meraklanıp bu kampanyaya dahil oldum..  Bizim Mutfak, merakıma neden olan.. Üyelerine 10 kontör veriyormus diye duydum ve üye oldum az önce.. 10 kontör dedikleri gibi 5 dakika içinde yüklendi hattıma fakat demedikleri birsey de oldu ne yazıkki. Bir de bunların reklam müzigini 1 gün boyunca çalarkendinletin yapıyormussun megersem. E kardesim niye demiyorsunuz bastan, degil mi ama. Ama yook kabahat bende, ne diye katılıyorsam kampanyalarına.. Hmm.. Aslında düsündümde kabahat bende degil onlarda.. Kampanya kosullarını iyice yazsalardı kayıt penceresine ne olurdu sanki..

Tek suçum lanet olasıca merakım..Biliyorum, bu sefer belesçiliginde etkisi vardı kabul ediyorum, tamam.. :)






En son körfez kül oldu simdi sıra Kazdagları'nda..
Koca yaz boyunca yanmayan ormanların su son bir kaç haftada yanması normal geliyor mu size?
Burnuma hafiften siyanür kokuları geliyor , neden acaba? 




Insanlar için hayat, hep dönüm noktalarından ibarettir bence.. Ilk sevdigin, dönüm noktasıdır mesela. Adını duydugunda sana kalbinin attıgını, yasadıgını hissettiren ilk kisidir o.. Artık geride kalan yasamından daha farklı olacaktır hayatın.. Ilk okudugun kitaptır bazen, ya da ilk gittigin sinema filmidir senin için yeni dönüm noktası.. Ilk olmasının yarattıgı o heyecan ve beklentinin atmosferinde kitabı daha bir akıcı, filmi daha bir gerçekçi algılarsın farketmeden.. Ve o an da senin için dünyaya farklı açıdan bakmana neden olacaktır artık.. Ama dönüm noktası sadece ilklerden ibaret degildir pek tabiki. Kimi zamanlardaysa nice tekrar ya da benzer sonrası bizim için anlam ifade eder ancak yasadıklarımız. Kaçıncı tekrardan sonra farkedecegimiz ise daha önce aynı dünyaya kaç farklı pencereden bakabildigimizle iliskilidir. E bu da hayatın sürprizi olsa gerek. Benim itirazım yok çünkü hiç kaderci olmadım bugüne kadar.. Neyi ne zaman yasayacagımız sorusunun cevabı koca bir hiç olsa da her ne kadar, su götürmez bir gerçek varki o da tüm yasanacakların sebebinin sadece bizler oldugu..

Elif safak.. Kendi tabirimle yeni dönüm noktam. Özgün bakıs açısı, modern durusu, çekilecek raddede entelligi ve sıkıcı olmayan anlatımı ile harika bir yazar.. Yazılarını bu kadar sevdigim, onayladıgım baska bir yazar maalesef yok.. Hani hep vardırya su lanet öngörüler, tabular.. Kime sorsan "en iyi yazar kim?" diye yazarları sayar da arasan arasında bir tane genç isim bulamazsın.. sarap misali, yazar da yıllandıkça güzellesir kuralı vardır hep toplumumuzda.. Genç yazarları bu konuda degerlendirmeye bile almazlar çogu zaman.. Sebepse asikar, birikim.. Tecrübe.. Pekâla, kimse inkar edemez herhangi bir konuda edinilen birikim, deneyimin insanı uzmanlastırdıgını.. Ama çok önemli hatta bence en önemlisini unutuyorlar.. Ya yetenek? Bu kriter hep gözardı ediliyor çogu platformda.. Asıl gerek sart bu bence.. Yetenek!

Elif safak bende tabu mabu bırakmadı valla.. Onun yazılarını ben sevdim, herkes de sevecek ya da sevsin diye bu yazıyı yazmadım.. Her ne kadar sonuna kadar katıldıgım fikirleri olsa da, anlam veremedigim, bana uymayan noktaları da var elbette, Zaman gazetesinde bir dönem yazmıs olması gibi.. Olacaktır da .. Zaten olmalı ki,  üzerimde fark yaratabilsin.. Benim dünyama yeni bir bakıs açısı kazandırsın, gerçek anlamda bir dönüm noktası olsun.

Dilerim hayat boyu hiçbir engelle karsılasmazlar Elif safak ve diger tüm iyi yazarlar.Ve tüm sanatçılar da tabi ki.. Aslında tanıdıklarım da karsılasmasın.. Bir de ben tabi, basım kel mi : )



Herkes aynı anda tatile mi gitti nedir anlamadım yahu. Takip ettigim hiçbir blog yazı yayınlamamıs :(

Ben de mi tatile çıksam acaba??



~ Les Brown




Shoot for the Moon. Even If You Miss, You'll Land among the Stars



R.I.P Mj





Bu dünyaya 50 yıl önce zenci bir bebek geldi. Ve 50 yıl sonra aynı dünyayı beyaz bir star olarak terketti.. Arkasında sayısız sevenini gözyaslarına bogarak.. Ve tabi ki geride moonwalk basta olmak üzere essiz dans figürleri ve sarkılar da bıraktı sevenlerine hatıra..

 Ben hiç o sevenlerin arasında bulunmadım bugüne kadar.. Bu, onu sevmiyorum demek degil yani en azından duydugum sevgi, beni aglatacak derecede degildi.. Ama hep olur ya yine o hiç bozulmadı .. Degerler nedense hep ölüm basrolde olunca anlasılıyor .. Sevdigim bir sarkısı bile bulunmamasına ragmen yine basta bu kadar kisiye kendisini sevdirdigi için , ikincisi de büyük bir sanatçı oldugu için üzüldüm dogrusu..

 Aradan bir elli yıl daha geçse dahi, ben yine onun sarkılarının , danslarının hep daimi kalacagına inanıyorum!


R.I.P Michael...






“Less is more”